8 Kasım 2011 Salı

İş

                      İş aramaya başladığımdan beri zamanımın çoğunu görüşmede hangi soruya nasıl cevap veririm diye düşünerek geçiriyorum. Görüşmede stres yapıp saçmalayacağımı bildiğim halde. :) Artık hayallere dalıp rockstar, aktör, futbolcu… gibi meslekleri düşünmemde pek doğru olmuyor sanırım (yaşımdan dolayı). 
            Süper kahraman olmayı düşünürken bile ek olarak ne iş yapacağımızı düşündüğümüz bu dünyada herhangi bir işe başlayabilmek ne kadar zor bir şeymiş.
         
    
     Biri bu konuda bana el uzatsa…  Benim en taze yeğenim…

4 Ekim 2011 Salı

ARDAHAN - KARS....

          Yine yeni bir iş beni Ardahan-Kars gibi gitmek istediğim şehirlere götürüverdi... Kars hava alanında indik ve ilk defa Kars'ı karsız gördüm, karlı hali daha güzeldi. Hemen Ardahan'a doğru yola koyulduk. Etrafı izleyerek gittiğim bu yolun bir saat sürdüğünü otobüsten inince anladım. Bu sene tatil yapamamanın verdiği yorgunlukla bu yol o kadar tatlı geldi ki...

          Sanki tatile gidiyormuşum gibi düşüncelere daldım, atasım geldi çayıra, çimene kendimi. :) Gözünüzün alabildiğine arazi ortadan bir yol geçiyor; inekler, kazlar, biraz insan, birkaç ev... serpiştirilmiş aralara.


           Ardahan'da üniversite varmış, 2008 yılında kurulan bu üniversitenin 2400'ü aşkın bir öğrencisi varmış. "Her ilde bir üniversite olmalı mı ?" sorusunu sorasım geldi aniden. Üniversiteye bir itirazım yok, orada ki arkadaşlarımızın okumasına da itirazım yok, ama o şartlarda okumasına itirazım olabilir... Daha iyi konumu olan bir yerde, daha iyi bir üniversitede okumaları, üniversitenin sadece eğitim ile kısıtlı olmadığını bilmelerini isterim. Ama şartlar oluşmuş yada bu şartları biz seçmişiz ( yada sen %50 şansımız var ;) ) "Aza tamah etmeyen çoğu bulamaz" derler ama bu az olan şeyh bizim geleceğimizin kalitesi olunca da dokunuyor be... Ardahan'a ilk gidişim idi. Soğukluğuna tutuldum, bir mangal havası var ki ortamda anlatmam. Gece güzel bir tur attım kendine özgü şehirde...

                  Dönüşte bir şelale gösterdiler bir rakı sofrası kurasım geldi ki anlatamam. :)

          Dönüşte yol üzerinde bir köyde durduk fotoğraf çekelim sosyal olalım dedik, 1-2 amca ile tanıştım, 8 çocuğunun olduğunu hepsinin İstanbul'da bir işe sahibi olduğunu söyledi. Aynı zamanda 1200 tane büyük baş hayvana baktığını ve hayatının özetini 10 dakikaya sıkıştırdı anlattı. Diğer bir amcanın oğlu ise geçen sene İTÜ işletme mühendisliğini kazandığı söyleyince bizim ekibin hepsi şaşkına döndü... O arkadaşa buradan saygılarımı sunuyorum.
          Kars da önceden de gittiğimiz kaz evine bir uğradık, geçen sene yediğim evelik çorbasını istedim "bu gün yok" dediler. ( ağlayarak restorandan çıktım. :) ) Erişte çorbası, sarma, kaz, turşu... yedim. Kalitesi ve lezzeti hakkında söylenecek çok bir şey yok... Oranın sahibi olan teyze aynı zaman da, dernek başkalığı yaptığını ve bu dernek ile Kars kazını yurt dışına tanıttığını ve bunlar hakkında seminer verdiğini.... anlatıda anlattı. (Süper Teyze)

19 Ağustos 2011 Cuma

ALA-ÇATI

Yer: Çeşme, Alaçatı

Son 5-6 senedir Alaçatı diye tutturdu millet, oraya gidiyor. Bende bi gideyim dedim. (iş icabı yolum düştü :) Güzel bir 1,5 gün geçirdim ve maksimum 1,5 gün daha kalabilirdim.
Alaçatı'da denize girmek, görüldüğü ve duyulduğu kadar hoş değildi. Rüzgar sörfü yapanlardan dolayı alıp başını gidemediğin bir deniz vardı. Zaten hiçte derinleşmeyen bir denizdi,(rüzgar sörfü için cezbedici bir durum, sörften düşen hemen binebiliyor sörfüne.) denizin dibine basmayı denediğinizde balçık kıvamındaydı kum ve bir şey karışımı idi ama bir şey'in adını henüz koymadım... var bi kaç şeyh daha ama onları da anlatırsam baya arıza bir çocuk gibi görünürüm. :)


Alaçatı merkeze kalacağımız otele ve yemek yemeye gittik. Sokaklar çok kalabalıktı, yiyecek, içecek, giyecek, görülecek dükkanlar tıklım tıklım. Her türlü damağa hitap dükkanlar, her türlü entellik akımını destekleyen bar, kafe ve giyecek dükkanları vardı. Merkezde güzel bir kumru yedim. (nereden yediğimi hatırlayamıyorum aşağıdaki resmin çekildiği yerin hemen solundaydı kumrucu, tavsiye edilir;))


Müthiş bir kalabalık ve müthiş bir dükkan çokluğunun olduğu Alaçatı merkezde, kulaklarınızı dinlendirebilecek seviyede ses olması hayret vericiydi. Dükkanlarda müzik sesi ya hiç yok yada kimsenin duyamayacağı bir seviyede. Bu kalabalık içindeki sessizliğin bende yarattığı tedirginliği söylemeye utanıyorum. :)

Kaldığımız butik otel daha 3-4 aylıkmış, oda butik, bahçesi butik ama kahvaltısı muazzamdı.
Her şeyin doğal olduğu kahvaltı masasına oturmayalı çok olmuş... (Alaçatı da ki hemen hemen bütün otellerin doğal kahvaltılarının mevcut olduğunu ve butik olduğu sonradan öğrendim :)

Bir sene boyunca tatili düşünün paranızı biriktirin Alaçatı da 3-4 akşamda yiyin gelin :)


4 Temmuz 2011 Pazartesi

ONE LOVE You baby ! (bir tek sen bebek'im)

Tarih : 2-3 Temmuz 2011
Yer : Santralistanbul



One Love festivaline gittik-geldik, sıra geldi eleştirmeye... :)
Santralistanbul festival alanı olarak başarısızlığını
sürdürmeye devam ediyor hala,
bana inat 3 tane de sahne kurmuşlar. Büyük sahne gayet başarılıydı
ama arkasına kurulmuş olan en küçük sahneden dolayı
büyük sahne, bahçenin ortasına kurulması uygun bulunmuş. Böylelikle seyirci kapasitesi
düşmüşte düşmüş, düşenlerde sahneyi 45-50 derecelik açılarla göre bilmiş.
Ortanca sahneyi pembe panjurlu evinizin küçük bahçesine kurmuşlar.
Seyirci kapasitesi ve ses için yorum yapmayalım ne de olasa sizin bahçeniz... :)


Festival bira sponsorluğunda yapıldı,
Festivalin adında da bu bira markasının ismi geçiyor...
Bu bira firmasındaki yetkililer
Sattıkları birayı içmişler midir ? yada içmek istemediği birayı mı sattı ?
yada yeni bir kötü bira çıkmış onu sattılar ?
Firmalar kendine yakışanı satarlarmış...

Güzel olan şeyh ise her zaman ki gibi müzik...


Suede, Manic Street Preachers, Happy Mondays, Editors... bir şeyler çaldı :)


En sevdiğim gruplardan biri olan Cake sahneye bir çıktı ki... :)
70-80 dakikalık bir performans, anlatılmaz yaşanır derler ya öyleydi işte


Bir daha ki sefere daha fazla Cake olsun,
tatlı tatlı...

28 Haziran 2011 Salı

Düşünüyoruz Öyleyse...

Ne tür bir işe bulaşsam diye düşünmeye devam...
Gerçekten de sağlıklı düşünüp karar verebiliyor muyuz ?
Sağlıklı düşünebilmek için ne yapmak lazım ?
Sağlıklı düşünüp karar vereceğimiz doğru şeyh bizim isteklerimize de cevap verir mi?
Doğru verilen kararlar bizi monoton monoton yaşlandırır mı ?
Düşünüyoruz öyleyse bu iş boka sardı, Descartes bu kadar düşünmüş mü ? :)


Düşünüyoruz öyleyse kurtaralım şu dünyayı...

9 Haziran 2011 Perşembe

Mayıs

Yoğun bir mayıs ayı geçti.
Yeni şehirler, yeni insanlar, yeni yemekler... yeni bir çok şeyh oldu.
Ama olamayan şey diplomamı aldıktan sonra bulacağım(yada bulmam gereken)
yeni işe bir türlü karar veremedim.
Bunca yıl oku, hangi işte çalışacağına bile karar vereme olacak şeyh değil. :)

Çocukluk güzel şeydi, çocukluk etmeye devam...

27 Mart 2011 Pazar

Solo Akın Eldes

Akın Eldesin en sevdiğim solo albümleri Türlü, Cango ve Ara Taksim albümlerini çabucak dinleyin ki, cover çılgınlığından kurtulun...

26 Mart 2011 Cumartesi

Emin-abi-önün'den bir kare

Eminönü balıkçılarının karşısın'da (Karaköy) el arabası ile balık satan
Emin abiden de balık ekmeği deneyin. Salatası ve kullandığı baharat
ile balık ekmeğe farklı bir lezzet katıyor.


Karaköy, Emin abi...

25 Mart 2011 Cuma

23 Mart 2011 Çarşamba

Fotoğraflarım..

Bundan sonra fotoğraflarımı'da paylaşmak istedim. Biraz da onlar konuşsun :)
İlk fotoğrafım Pinhâni denizli konserinden...