7 Aralık 2012 Cuma

Bi başka...

Selamlar,
Son aylarda o kadar çok problemim var ki, bunları çözmeye çalışmaktan ve düşünmekten gözümden kaçan bir çok güzel şey olduğunu fak ettim. Bunlardan bir tanesi Romanya'da rakı içmem mezeler hazırlayıp sevdiklerimin adına içmem. Rakıyı bir şekilde bulmayı başarmış olmam farklı bir başarı benim için. (benim adım CEMİL!!! diye bağırdım  Rakıyı bulunca... :) )
En güzellerinden biri ise tatlı bir kız arkadaşa sahip olup onunla beraber rakı içmem...



Türkiye'de bile kız arkadaşlarımla doğru düzgün rakı içemezken ( bazıları sevmiyor, bazıları içemiyor, bazıları da ağzıyla içmiyor) burada bu tadı farklı bir şekilde tatmak bi başka...






27 Ağustos 2012 Pazartesi

Sabret

Bir önceki yazımı okudum şimdi, ne sabırsız insanmışım meğer. Büyüklerimin bana en çok kullandıkları söz "sabret"... ama bende genç, delikanlı,...v.s. gibi sıfatları üstünde bulunduran bir çocuk gibi davranmışım onu fark ettim. ( aslında hep öyle davranıyorum :) )

"Hoşlanmadığınıza sabretmedilçe hoşlandığınızı elde edemezseniz" H. İsa

Özür dileyebilen insanlarla çalışmak güzel bir şey, buradan öğrendiklerim arasına bir şey daha ekledim sevgili günlük...  :)
Kaybettiklerimi göremiyorum şimdilik muhtemelen de göremeyeceğim memlekete dönene kadar yada hiç göremem. Belki arkadaşlarım, ailem farkına varacak bunun çünkü onlar beni ben onları tanıyorum, onarın bana baktığı gibi kendime bakabilir miyim acaba ?

Mogwai - I Know You Are But What Am I

29 Haziran 2012 Cuma

AMA...

            İnsanlar doğdukları zaman dinlerini, ailelerini, seçemiyor. Ama arkadaşlarını seçebiliyor sanırdım, güzel bir şekilde öğrendim. Ne kadar iyi niyetli yaklaşırsan birine o kadar sert bir darbe yiye-biliyormuşsun... Bu da beni daha yobaz yapıyor ama ben bu değilim ki diyorsun kendine yine iyi davranmaya  başlıyorsun. Aslında bir sonraki darbeyi bekliyordursun korkarak. Bakalım neler olacak...
           İnsanlar mümkün oldukça işlerini de kendileri seçerler sanırdım, evet doğruymuş biz seçeriz mecburiyet yada değil biz çalışmak isteriz buda bizim seçtiğimiz anlamına gelir. Ama iş yerindeki ortamı yada patronunuzu görmeden, tanımadan onları bir şey bilemeyiz. Tanıdıktan sonrada belki çok geçtir belki de başka bir iş bulamayacağımız için boyun eğmek zorunda kalırız...
           Öğreneceğim çok şey var buradan ama benden alacaklarından da korkuyorum.

güzel bir ses, şarkı
biraz umut verir insana...

Jehan Barbur - Aşk Bitti

11 Haziran 2012 Pazartesi

Piknik, Maç ve Özlem...

10 Haziran bir pikniğe gidelim dedik... 



Bizim mentör (Lucian) şef okuluna gitmiş, şef olarak çalışmış, mutfak yönetmiş. Bunları yapan adamın bir farkı olmalı ! Alet çantasını görünce kendimden geçtim. Çocuk gibi her şeyi sordum, hangi bıçak  nerede kullanılır, neden bu şekilde tasarlanmış...vs. Ama asıl çocuk olan oydu :) bıçaklarını oyuncakmış gibi kullanıyordu. 

Hızlı, nizami, sabırlı....


O çok sabırlıydı ama bizim acıkan karnımız sabırsız...


Kediler gibi yanaşmaya ve etrafında tur atmaya başladık...

İlginç bir etti....

İlginç bir et denedim, tuzlu ve kıtır kıtır... Tadı güzeldi ama bana biraz ağır kaçtı.


Domatesler için yere ihitiyacım var...! 
Pekte güzel, çokta güzel yedim. Tek bir sorun vardı patlıcanı güzel yapamadı, korkudan sesimi çıkaramadım. Abinin dexter gibi alet çantası olunca sesim soluğum kesildi. :) :)

Maviler Di Nataleile, İtalia-Spain 1-1 Eroupean Cup 2012

Piknikten sonra ofis gittik ve maç izledik. Aslında onlar pek ilgilenmiyor futbolla, benden kaçamıyorlar. Ofiste projektör ve ses sistemi bulunmakta bende sürekli maçları izlemek istediğimi söylüyorum. :)
Onları beni çağırdıklarına pişman edicem... :)

Buralar şimdilik iyi güzel, patronlarım da iyi... Ama piknik, maç izlemek bana ailemi, evimi, arkadaşlarımı hatırlattı. Özlemişim onları :'(


Bu sefer şarkı yok, şiir var... ;)

SENİ SEVMEYE GİDİYORUM
gelirken ağlamıştın orası için,
bil giderken de ağlayacaksın,
burası için....  (Ö. Asaf)




2 Haziran 2012 Cumartesi

Romanya'dan...

      Hayatımın bir bölümünü yurt dışında geçirme isteğim 3-4 ay önce gelen maille kabul gördü. Yaklaşık 1 aydır Romanya'nın  Brasov şehrinde yaşıyorum. EVS denilen gönüllülük hizmeti sayesinde hem burada yerel halka yardım edip hem de isteğimi gerçekleştirmeye çalışıyorum. Aslında İspanya, Portekiz gibi ülkeleri istemiştim yurt  dışında yaşamak için olmadı... pes ettim :) İş aramaya başladım ve Romanya'dan bir ses "gel" dedi; çok düşündüm, sordum soruşturdum, 1 sene... yaptım bir çılgınlık ve buradayım.
      İlk 15 gün küçük bir kültür şoku içindeydim. :) Her ne kadar yurt dışı görmüş olsam da 1 senenin verdiği bir gerginlik vardı üzerimde şimdi daha iyi ve daha umutluyum. :)
      Küçük küçük gezilerim oldu... Romanyayı ve Romanyalıları daha iyi tanımaya başladım. Bizden hiçbir üstünlüğü olmayan bir ülkenin Avrupa birliğine alınmasına anlam veremedim. :) İnsanlar insanlara ve kurallara saygılı bu en büyük ve tek üstünlükleri...


Sinaia'daki Kralın Kalesi
    Avrupa'nın her yerinde olduğu gibi burada da tarihi eserlere çok iyi bakılıyor.

El emeği...
     Burada el ile yapılan şeylerin değeri paha biçilemiyor demek isterdim ama her kesin bir fiyatı var. :):) 


Sibiu'dan bir kaç arkadaş edindim... :) 

İlk defa bir vaftiz töreni izledim...
  Vaftiz töreni benim için çok heyecanlı geçti. Sanki beni vaftiz ediyorlardı. :) Törenin başından 3-5 dakika kaçırdım sonrasını nefes almadan izledim.

Vaftiz töreni izlediğim kilise... 
 Bu kilisenin en önemli özelliği mimari olarak Ayasofya'ya benziyor oluşu.
  Duyduğumda inanamadım  "ne alaka..." dedim bilmiş bilmiş, ama doğruymuş.


Dracula'nın Şatosundan bir arkadaş edindim  :) 
    Gerçek şato dağların arasında yok olmuş yada çok az bir kısmımı kalmış ne... Bu şato efsanenin yaşandığı yer ve ne enteresandır ki bu efsaneyi İrlandalı Bram Stoker yazmış. :) 

Predeal  ( 1 haftalık eğitim aldığımız yer )
 Predeal Romanya'nın en meşhur kayak merkezlerinden biriymiş. Kışın ayak basacak yer yok yazın hiç kimse yok dağdan ayı iniyormuş dediler inanmadım... 

Gördüm ve inandım... :)
  Bir önceki gece bu arkadaşla karşılaşmıştık korkudan yaklaşamadım. Şehir merkezine inerken tekrar karşılaştık tüm cesaretimi topladım ve fotoğrafını çekmeye çalıştım. Aramızdaki 15-20 adımın verdiği adrenalinin paha biçilemez olduğu söyleyebilirim... :) yusufcuklar uçuştu k.çımda ama cahillik işte... :) 
  
  Şimdilik bu kadar işte daha ne olsun... Yeni insanlar, yeni tecrübeler,  yeni bilgiler... paha biçilemeyecek şeyhler beni bekliyor sanırım. Umarım bu motivasyonu kaybetmem... :):)
  Bu arada burada ki trenler çok yavaş... :)

  Vashti Bunyan - Train Song
  Audioslave      - Show Me How To Live

 

11 Nisan 2012 Çarşamba

Yinede hayat...

Uzun ve güzel bir turne daha bitti... 7-8 gün boyunca yollardaydık...
Yollarda olmak, bulunmak, yolları izlemek....vs.
Bir şekilde yolu yaşamaya başlıyor insan, en ufak ayrıntısına giriyorsun hayatın, yol bitmeyince kendinle hesaplaşmanda bitmiyor...


                                         "Biriyle çalmak muhabbet etmek gibidir" (Serhan Erkol)                                        


Adının hakkını fazlasıyla veriyor...



                                                Bu nasıl uyumak anlamadım ki ? :) 


                                                              Eve Dönüş...


"Arkadaşını ya yolda ya handa tanırsın" demişti annem. Anneler her zaman haklıdır... ;)


Erkan Oğur yeni bir albüm çıkarmış "Dönmez Yol" u dinleyin...
Julide Özçelik'i keşfettim bu turnede, tavsiye edilir...

Erkan Oğur - Gnossienne No.1
Julide Özçelik - Hayat






6 Mart 2012 Salı

İstanbul bu kadar küçük müydü ?

Uzun bir dostluk hikayesinden kısa bir KESİT… :) 
Yaklaşık 12-13 senelik arkadaşım az önce Rusya’ya çalışmaya gitti. Kendisi yabancı uyruklu olup Kırım bölgesinde doğmuştu.
Aylar önce güzel bir iş teklifi geldi, “düşünmeden git” dedim. “Çok güzel bir fırsat …” arkadaşlık nasihati işte, Üstüne çok konuştuk, çok kafa yorduk, çok güldük eğlendik, hayaller kurduk…
Az önce kendisini yolcu ettik ya, sanki az önce İstanbul küçüldü. İçip içip sokaklarda dolaşırdık az önce geldim o sokaklardan yürüyerek, aynı tat yok.
Gitmesini en çok isteyen arkadaşı bendim bu kadar dokunacağını bilseydim de “git” dermiydim acaba… :)
Gitmek mi zor kalmak mı? (Y. Nalkesen)
Aslında birileri bunu sormuş, düşünmüş, şarkı bile yazmış…
Şimdilik kalan olduğum için kalmak dokundu.

                                               Rakıya yeni yeni başlıyoruz...


Bu akşam TANJU DURU'dan biraz  
HÜZÜN  birazda HALFETİ ZAMANI 





21 Şubat 2012 Salı

Kar her yere başka yağıyormuş...

                    Yine bir iş gezisi dolayısıyla çıktım yola… Doğu Karadeniz’i baştan aşağıya gezdim. Önceki doğu Karadeniz gezilerim yaz ve bahar ayındaydı bu seferki kış ayında olması güzel bir rastlantı ve bir ilk oldu. 

                                                Kar her yere başka yağıyormuş... :)
         Samsundan başladık, köylerden geçtik sahilden gittik derken Sarp sınır kapısına dayandık. Karlar altında başka gözüküyor Karadeniz, özellikle Sümela, Hamsiköy ve Arhavi bir başkaydı. 
         Aslında başka olan insanlardı özlediğimiz unuttuğumuz güzel insanlar…  :)
Bu güzel insanlarla tanıştığımda şehir hayatı insanı ne kadar yobazlaştırır onu gördüm kendimde ve insan yaşarken nasıl mutlu olur onu gördüm o güzel insanlarda. 
       Bu güne kadar okuduk, şimdi iyi kariyer sahibi olup iyi paralar kazanacağız…şüpheli :)
Sonrasında bu güzel insanlar kadar mutlu, huzur olacak mıyız? yada onlar kadar içten gülebilecek miyiz? şüpheli :)
        Ki bunlar olmayacaksa nedir bizim amacımız ? ( Hadi bakalım birazda siz düşünün :) ) 

                                     
                                             Küçük kuzuyla karşıma çıkan Kübra...


       Bu arada gezimiz boyunca herkes bol bol çay ısmarladı bize, hatta bir gün boyunca tüm yemek, tatlı ve çaylarımız ısmarlandı. Hiç tanımadığımız birileri bize 40 yıllık ahbapmış misali bir şeyler ısmarlıyor üstüne üstlük saatlerce muhabbet ediyor...

        Herkese benden.... :) The Beatles - All You Need is Love



1 Şubat 2012 Çarşamba

Eski Defterler...



             Karlı bir kış günü çıktım yola... :) Önce işlerimi halletmek için Eminönü, Karaköy, Tophane tarafında dükkân dükkân gezindim gerekli bilgileri edindim ve Karaköy’de bir kahvecide oturdum. Kahvemi içerken dükkânlardan edindiğim bilgileri harmanladım, arkadaşımla telefonla görüştüm ve o an…
              Eski kız arkadaşıma rastladım; sağolsun benim olduğumu fark edince selam vermiş ve rastlaştık. Bineceği vapuru 3 kere erteledi. Bir muhabbet bir muhabbet…  Telefonlarımızı aldık, ayrıldık. 
              En uzun ilişkilerimden biriydi. Muhabbetini de özlemişim, neden ayrıldığımızı hatırlayamadım. Kesin benim suçumdur. :)
              

               Elvis Presley'den  Always On My Mind gitsin arkadaşıma...

İstanbul'da kar başka yağar....

26 Ocak 2012 Perşembe

Bir Garip DALI...

     Geçenlerde Dali'nin sergisine gittim. "İlahi Komedya" , "Sürrealizm İzleri" , "Gala ile Akşam Yemeği" adlı eserleri vardı.
       











     Bir kaç eserinin fotoğrafını çektim ve tatlı rehberimizin Dali hakkında anlattıklarını dinledim. Ahlak sınırlarını zorlayan bir ressamın, saygılı ve terbiyeli olan günümüz insanını etkilemesi pek bi ironik... 
     
      

1 Ocak 2012 Pazar

NE kadar yenisin ?


Yeni yıl hoş geldin yeni umutlar, yeni aşklar, yeni işler…
Eski yılın yeni olduğu zamanları hatırlıyorum o zamanda bu kadar beklenti vardı. Şimdi aynı beklentiler ama yıl yeni. 2011’in bu kadar kötü geçeceğini bilseydim doğrudan 2012’den başlardım. Sınıf atlamak gibi bir şey sanırsam çok çalışırsan olur. :) Kötü olan şey büyümeye devam ediyoruz ve aynı duygularla büyüyoruz peki bizim için ne kadar yeni olacak bu yıl  ? öğrenecez…

Bu yılın ilk şarkısı bu olsun… 
Explosions in the Sky - Have You Passed Through This Night?