2 Haziran 2012 Cumartesi

Romanya'dan...

      Hayatımın bir bölümünü yurt dışında geçirme isteğim 3-4 ay önce gelen maille kabul gördü. Yaklaşık 1 aydır Romanya'nın  Brasov şehrinde yaşıyorum. EVS denilen gönüllülük hizmeti sayesinde hem burada yerel halka yardım edip hem de isteğimi gerçekleştirmeye çalışıyorum. Aslında İspanya, Portekiz gibi ülkeleri istemiştim yurt  dışında yaşamak için olmadı... pes ettim :) İş aramaya başladım ve Romanya'dan bir ses "gel" dedi; çok düşündüm, sordum soruşturdum, 1 sene... yaptım bir çılgınlık ve buradayım.
      İlk 15 gün küçük bir kültür şoku içindeydim. :) Her ne kadar yurt dışı görmüş olsam da 1 senenin verdiği bir gerginlik vardı üzerimde şimdi daha iyi ve daha umutluyum. :)
      Küçük küçük gezilerim oldu... Romanyayı ve Romanyalıları daha iyi tanımaya başladım. Bizden hiçbir üstünlüğü olmayan bir ülkenin Avrupa birliğine alınmasına anlam veremedim. :) İnsanlar insanlara ve kurallara saygılı bu en büyük ve tek üstünlükleri...


Sinaia'daki Kralın Kalesi
    Avrupa'nın her yerinde olduğu gibi burada da tarihi eserlere çok iyi bakılıyor.

El emeği...
     Burada el ile yapılan şeylerin değeri paha biçilemiyor demek isterdim ama her kesin bir fiyatı var. :):) 


Sibiu'dan bir kaç arkadaş edindim... :) 

İlk defa bir vaftiz töreni izledim...
  Vaftiz töreni benim için çok heyecanlı geçti. Sanki beni vaftiz ediyorlardı. :) Törenin başından 3-5 dakika kaçırdım sonrasını nefes almadan izledim.

Vaftiz töreni izlediğim kilise... 
 Bu kilisenin en önemli özelliği mimari olarak Ayasofya'ya benziyor oluşu.
  Duyduğumda inanamadım  "ne alaka..." dedim bilmiş bilmiş, ama doğruymuş.


Dracula'nın Şatosundan bir arkadaş edindim  :) 
    Gerçek şato dağların arasında yok olmuş yada çok az bir kısmımı kalmış ne... Bu şato efsanenin yaşandığı yer ve ne enteresandır ki bu efsaneyi İrlandalı Bram Stoker yazmış. :) 

Predeal  ( 1 haftalık eğitim aldığımız yer )
 Predeal Romanya'nın en meşhur kayak merkezlerinden biriymiş. Kışın ayak basacak yer yok yazın hiç kimse yok dağdan ayı iniyormuş dediler inanmadım... 

Gördüm ve inandım... :)
  Bir önceki gece bu arkadaşla karşılaşmıştık korkudan yaklaşamadım. Şehir merkezine inerken tekrar karşılaştık tüm cesaretimi topladım ve fotoğrafını çekmeye çalıştım. Aramızdaki 15-20 adımın verdiği adrenalinin paha biçilemez olduğu söyleyebilirim... :) yusufcuklar uçuştu k.çımda ama cahillik işte... :) 
  
  Şimdilik bu kadar işte daha ne olsun... Yeni insanlar, yeni tecrübeler,  yeni bilgiler... paha biçilemeyecek şeyhler beni bekliyor sanırım. Umarım bu motivasyonu kaybetmem... :):)
  Bu arada burada ki trenler çok yavaş... :)

  Vashti Bunyan - Train Song
  Audioslave      - Show Me How To Live

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder